bir kere olan/vukubulan/yapılan (şey), tekrarlanmayan (olay vb.).
zihinden atılan bir yük olmak
Fiil
heyecana kapılmak, dalga vb. ile sürüklenmek.
dalga ile vb sürüklenmek
Fiil
kendini formunda hissetmemek
Fiil
iştahını yitirmek, iştahı kaçmak, canı yemek istememek.
başından büyük işe girişmek, yutamayacağı lokmayı ısırmak.
In trying to build a house by himself, he had bitten off more than he could chew: Tek başına ev yapmaya kalkışmakla başından büyük işe girişti.
(birine) ters cevap vermek, terslemek, paylamak.
(a) heveslendirmek, şevke getirmek, (b) iyi etki bırakmak, etkilemek.
(a) gururu kırılmak, (b) burnu sürtülmek, (c)
argo attan inip eşeğe binmek.
ciğerleri sökülecek gibi öksürmek
biriyle yazışmayı kesmek
Fiil
gâvura kızıp oruç bozmak, öfke ile kalkıp zararla oturmak, keskin sirkenin zararı küpüne dokunmak, bindiği dalı kesmek.
öfke ile kalkıp zararla oturmak, başına dert açmak, gâvura kızıp oruç bozmak, keskin sirkenin zararı küpüne dokunmak.
kendi menfaatine kıymak
Fiil
belayı para ile almak
Fiil
konuşmasını bitirmek
Fiil
içini dökmek, derdini/sırrını açmak/açılmak.
yelkenleri suya indirmek
Fiil
başından uzaklaşmak, kusur bulmaktan/taciz etmekten vazgeçmek.
Get off my back! Bırak yakamı!
(Beni daha fazla rahatsız etme).
mallarını elden çıkarmak
Fiil
stokunu elden çıkarmak
Fiil
içini dökmek, dert yanmak, derdini dökmek/açmak, açılmak, içindekileri açığa vurmak.
(a) bir şeyi başından atmak/savmak, (b) bir şeyden kurtulmak, (işi) tamamlamak.
(Sırtındaki gömleğine kadar) herşeyini vermek/feda etmek.
sinirleri altüst olmak
Fiil
zihinden büyük bir yük atma
otomobili ile gitmemek
Fiil
otomobil ile gitmemek
Fiil
sadece hafta aşırı çalışmak
Fiil
nose
argo ilgilendirmeyen, zararı dokunmayan, zararsız.
bir kimsenin bilgisi/tecrübesi/uzmanlığı dışında.
He said that computer programming is off his beat.
aklını kaçırmış, delirmiş.
to go off one's chump: aklını kaçırmak, delirmek.
If youcontinue to behave like that, people will think you've gone off your chump! 3 kütük, takoz.
(a) iştahsız, mızmız.
be off one's feed: iştahsız/mızmız olmak. (b) üzgün, kederli, (c) hasta, keyifsiz.
(a) yatar vaziyette, (b) iradesi dışında.
(oyunda) başarısız, formunda değil, her zamanki başarısından düşük.
be off one's game: iyi oyun
çıkaramamak, formunda olmamak.
elinden çıkmış, sorumluluğu dışında.
kendiliğinden, kendi gayreti/gücü ile, kimse zorlamadan, kimse söylemeden.
Have you done all this work off your own bat? Bütün bu işi kendiliğinden mi yaptın?
I didn't invite them, they came off their own bat.
kaçık, deli, dengesiz, çatlak, kafadan sakat.
kafadan, işkembeden, düşünmeden.
bütün kuvvetiyle, son derece, aşırı bir şekilde, avaz avaz.
to yell one's head off: avazı çıktığı
kadar bağırmak/feryat etmek, çığlığı koparmak.
She cried her head off at every sentimental scene: Her dokunaklı sahnede hüngür hüngür ağladı.
(US) kendi mallarını başka markalı mal diye yutturmak
Fiil
alacaklıların borçlarını ödemek
Fiil
borçlarını temizlemek
Fiil
alacaklıların borçlarını ödemesi
alacaklıların borçlarını ödeme
alacaklılarını oyalamak
Fiil
bir daveti iptal etmek
Fiil
mesleğinin en yüksek noktasına çıkmak
Fiil
varını yoğunu elinden çıkarmak
Fiil
bir muhasebe kalemini bir başkasına mahsup etmek
Fiil
izleyicilerini ekmek
Fiil
öfke ile bırakıp gitmek/terketmek, kızıp ayrılmak, “lânet olsun” diye ilgisini kesmek.
face
argo (a) ağzına geleni söylemek, bilir bilmez/düşünmeden konuşmak, (b) abartmak, mübalâğa etmek.
görevden istifa etmek
Fiil
şapkasına geniş bir kavis çizdirerek selam vermek.
hayran bırakmak, meftun etmek, derin iz/intiba bırakmak.
saygı ile eğilmek, övmek, methetmek, (birinin) üstünlüğünü itiraf etmek, takdir ve hayranlığını ifade
etmek.
I take off my hat to his courage. I take my hat off to him for his new discovery.
birinin üstünlüğünü itiraf etmek
Fiil
düşüncelerini (hoş olmayan bir şeyden) uzaklaştırmak, aklından çıkartmak, unutmak.
kafasını şişirmek, dırdır etmek, bıktırıncaya kadar söylemek.
takipçilerinden kurtulmak
Fiil
bir işi kendiliğinden/yalnız başına yapmak.